Bu yeniden üretim, hatta değişim dinamizminin önümüzdeki on yılları nasıl etkileyeceğini, küresel salgının bu etkileşimdeki payının ne kadar olacağını bugünden öngörmek istikbal adına hepimizin sorumluluğudur.
Türkiye bu yüzyılın üçüncü on yılını tarihsel nitelikte bir yönetim reformuyla karşılamıştır.
Aynı şekilde gücünü milletimizden, ilhamını ecdadımızdan alan Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte kutlu bir geleceğin rotasını yerli ve milli iradeyle tayin ve tespit etmiştir.
Biz nefsimizle fani, ruhumuzla bakiyiz.
Devleti ebed müddet, milleti ebed müddet ana fikrimizin banisidir.
28 Ocak 1920’de, Meclisi Mebusan’ın duruşu gibi, 18 Temmuz 1920’de düşman Bursa’yı işgal edip hızla ilerlediği bir sırada Büyük Millet Meclis’inin gizli bir oturumunda üzerine ant içildiği gibi, Misak-ı Milli vazgeçilmez yeminimiz, yol haritamızdır.
Türk milletinin ruh kökünde saklı duran tarihi anayasası hiç şüphesiz Misak-ı Milli’dir.
Gazi Mustafa Kemal, 13 Ağustos 1923 tarihinde ABD’li bir gazeteciye bunu ifade etmiştir.
İki gün sonra 101’inci yıldönümünü idrak edeceğimiz Misak-ı Milli’nin henüz sayfası kapanmadı.
Tarih henüz son hükmünü vermedi.
Coğrafyanın bir asırlık özlemi hala dinmedi.
Misak-ı Millî, Kurtuluş Savaşı’nın amaç ve sınırlarını belirleyen ve son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın kararı olarak milli irade şeklinde tecelli eden beka metnidir.
Milli ve bağımsız bir devlet kurmak üzere harekete geçmiş olan Türk milletinin akdettiği, birlikte yaşamak üzere anlaştığı tarihsel bir mukaveledir.
Misak-ı Milli Osmanlı Parlamentosu kararı idi. Aynı zamanda da TBMM’nin yüksek bir hedefiydi.
Bu gerçek bile, Türk devlet zincirinin içiçe geçen halkalar şeklinde devamının çok net kanıtıdır.
İngiltere Başbakanı Loyd George, 18 Ağustos 1919’da Avam Kamarası’nda yaptığı bir konuşmada aynen şunları söylemişti:
“İmparatorluğun geleceği Türkiye konusunda varılacak çözüme bağlıdır.”
Yani Türkiye çözülmeden, çöküşe sürüklenmeden hiçbir sömürge planı, hiçbir emperyalist hedef, hiçbir hain emel gerçekleşemez, hayat bulamaz.
Diyorum ki, Türkiye var olacak, ebediyete kadar tam bağımsız olarak yaşayacaktır.
Hangi çılgın karşımıza çıkarsa çıksın, bu gerçek değişmeyecektir.
Misak-ı Milli Mülk-ü Millettir, Millet ise Türk’tür.
Misak-ı Milli kararını alan muhterem mebusları, bu uğurda mücadele veren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aziz büyüklerimizi hürmetle, rahmetle yad ediyorum.
Emanetleri emanetimiz, ülküleri ülkümüz, hedefleri ise namusumuzdur.
Değerli Milletvekilleri,
16 Ocak 2021 tarihinde sosyal medya vasıtasıyla bir açıklama yapmıştım.
Demiştim ki; “Şayet Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın müsaadeleri olursa, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev de uygun bulursa, bizatihi talimatımla Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından Şuşa’da dokuz derslik bir okulun yapılması hedefimizdir.”
Bu okulun isminin Şuşa doğumlu ve Azerbaycan Ulusal Marşı’nın bestecisi Merhum Üzeyir Hacıbeyli olacağını, temelinin de 30 Ocak 2021 tarihinde atabileceğini söylemiştim.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in karşılıklı mutabakat ve onaylarıyla Şuşa’ya okul yapma projemiz uygun bulunmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanlarımıza duyarlılıklarından dolayı yürekten teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.
Süreç ve projenin her aşaması Sayın Cumhurbaşkanlarımıza bilgi olarak takdim edilecektir.
Şuşa’da yapacağımız okul tamamlanır tamamlanmaz Azerbaycan Cumhuriyeti’ne de anında teslim edilecektir.
Hayırlı olsun diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, Meclis çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.
MHP GENEL BAŞKANI
DEVLET BAHÇELİ
MANAS HABER
YORUM EKLE